AFRİKA, DİL VE SÖMÜRGECİLİK
Özet
Afrika, 30 218 000 km² yüz ölçümü ile kıtalar arasında Asya’nın ardından ikinci sırada gelir. 54 ülkeyle, en fazla ülkeye sahip olan kıtadır. Nüfusun %43,8'i kentsel alanlarda yaşamaktadır. Afrika kıtasının yüz ölçümü bakımından en büyük ülkesi Cezayir (2.382 milyon km²), en küçük ülkesi ise Seyşeller’dır (452 km²). Çok yüksek bir dil çeşitliliğine sahip bir kıta olan Afrika’da, tahminen 1500-2000 Afrika dili vardır. Afrika’da yerli dinler ile sonradan yayılmış dinler arasında İslâmiyet ve Hıristiyanlık önemli yer tutar. Afrika’nın özellikle batı, ekvator ve güney bölgelerinde yaşamakta olan yerel dinler, üç ana din grubu içerisinde mütalaa edilebilir. Bunlar animizm, fetişizm ve totemizmdir. Afrika’da eğitim; tüm bölgeler arasında Sahra altı Afrika, en yüksek eğitim dışlama oranlarına sahiptir. 6 ila 11 yaş arasındaki çocukların yaklaşık beşte birinden fazlası, 12 ila 14 yaş arasındaki gençlerin üçte biri, 15 ve 17 yaş grubunun ise %60’ı okula gitmemektedir.
XV. yüzyılın ortalarına kadar Afrika, normal bir kıtada nasıl yaşanıyorsa, benzer yaşamın sürdüğü bir kıtaydı. Hanedanlıklar, sultanlıklar, küçük boyutlu devletler var olduğu gibi değişik kabilelerin bir araya gelerek oluşturdukları büyük devletler vardı. Afrika, insanların hayatlarını normal bir şekilde sürdürdüğü bir yerdi. Aynı yüzyılda Hindistan, dönemin en önemli ve zengin ülkelerinin başında geliyordu. Baharat, madenler, pamuk gibi ürünlerin merkezi idi. Bu ve benzer ürünlerin ham maddesi için her devlet Hindistan’a, Çin’e yani Asya’ya ulaşmak istiyordu. Bu ve benzer nedenlerle Afrika’nın batı kısmından itibaren Portekiz ilerlemesi başladı. Afrika, Portekizlilerin temkinli tavırlarıyla, Avrupalıların yavaş yavaş ilgisini çeker. Portekizliler köle ticaretine başlar. Hollandalılar, Hindistan’a ulaşmak için şirketler kurdular. Portekiz ve İspanyanın deniz aşırı sömürgelerden kazançlı olduklarını gören İngilizler koloniciliğe başlar. Ardından Fransızlar, Afrika kıtasında en fazla sömürgesi olan ülkeler haline gelirler. 1885 Belin Konferansıyla Afrika kıtasında yer alan 54 ülkenin 21’i Fransa’nın, 19’u İngiltere’nin, 5’i Portekiz’in, 3’ü İtalya’nın, 2’si İspanya’nın, 2’si Belçika’nın ve 2’si Almanya’nın sömürge ülkesi olur. Afrika’da sömürge olmayan iki ülkeden biri olan Etiyopya kısa süreliğine (5 yıl) İtalyanlar tarafından işgal edilir. Sömürge olmayan diğer ülke ise Liberya’dır. Liberya’nın özelliği ise, Amerika götürülen siyah Afrikalıların geri dönüp bir devlet kurmasıdır.1960’lı yıllar, Afrika ülkelerin sömürgeci bu ülkelerden bağımsızlıklarını kazandığı yıllardır.
Günümüzde Afrika’da bulunan 54 ülkenin hemen hepsi, fiili olmayan bir şekilde sömürge ülke konumunu sürdürmektedirler. Afrika’nın bu 54 ülkesinden çoğunun resmi dili, sömürgesi olduğu ülkenin dilidir; 20 ülkenin resmi dili Fransızca, 21 ülkenin resmi dili İngilizce, 5 ülkenin resmi dili Portekizce, 1 ülkenin resmi dili İspanyolca (Ekvator Ginesi), 12 ülkenin resmi dili Arapçadır. Svahili dili, Berberice, Amharca gibi yerel dillerin tek başına olduğu ülke sayısı 1(Amharca-Etiyopya)’dir.
Dil, aklın dışa vurumu olduğundan, Afrika’nın mevcut sosyal aklının yani paradigmasının batı paradigması olduğunu da belirtmek gerekir. Her ne kadar bağımsızlıktan sonra ana dillerin gelişmesi için çaba sarf edilmiş olsalar da, bu ülkelerdeki en popüler okulların sömürge diliyle öğrenim yapan okullar olduğu çok açıktır. Bu yeni tip sömürgeciliktir. Bugün Afrika’da yerli dille okuyup yazanla İngilizce okuyup yazan aynı statüye sahip değil, ikincisine daha çok sempati duyuluyor, iş alanı açılıyor. Değişen şey, sömürgeciliğin sunumu, etki alanı ve biçimidir. Bugünkü sömürgeciliğin sunumu dayatmacı değil gönüllüdür. Sömürgeciler artık gelmiyor, insanlar onlara gidiyorlar. Etki alanı sadece bir ülke değil, yeryüzünün her alanıdır. Biçimi formal değil, informaldir. Bu yeni hal, sadece Afrika’yı değil hemen her ülkeyi sömürmeye devam etmektedir. Artık zihinlerin sömürgeleştirildiği bir dünyada yaşıyoruz. O zaman soruyu Baudrillard’a bırakalım: ‘‘Bütün dünya ‘Batı’lı olduğunda, güneş nereden doğacak?’’
Prof. Dr. İsmail AYDOĞAN
Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi